1. Haberler
  2. Vatan
  3. Açlık ve Yoksulluk: Küresel Bir Krizin Kırmızı Hatları

Açlık ve Yoksulluk: Küresel Bir Krizin Kırmızı Hatları

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Açlık ve Yoksulluk: Küresel Bir Krizin Kırmızı Hatları

Kırmızı Hat programında, insanlık tarihinin en temel sorunlarından biri olan açlık ve yoksulluk, tüm boyutlarıyla ele alınıyor. Şiirler yazılmış, filmler çekilmiş, yardım kampanyaları düzenlenmiş, ancak bu sorun bir türlü çözülememiş. Doğal afetler, savaşlar, yanlış politikalar ve umursamazlık, milyonlarca insanın açlık çekmesine neden oluyor. Her yıl yeni raporlar ve çözüm önerileri ortaya atılsa da, 800 milyon insan hâlâ aç yaşıyor. Bu makalede, açlığın küresel boyutlarını, nedenlerini, Bangladeş gibi ülkelerdeki etkilerini ve çözüm arayışlarını detaylı bir şekilde inceliyoruz.


Açlığın Evrensel Gerçeği: İnsanlık Tarihinin En Büyük Sorunu

Açlık, insanlık tarihinin en temel ve çözülemeyen sorunlarından biridir. “Açlar dizilmiş açlar, ne erkek ne kadın, ne oğlan ne kız,” dizeleri, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde özetler. Şiirler, aforizmalar, filmler ve belgeseller bu konuya dikkat çekse de, çözüm bulunamıyor. Ünlü düşünür Montaigne’nin dediği gibi, “Kral da dilenci de aynı iştahla acıkır.” Ancak günümüzün küresel oyuncuları, bu gerçeğin farkında değil. Her yıl 11 milyon çocuk açlıktan ölüyor ve dünya bu dramı eli kolu bağlı izliyor. Kırmızı Hat, açlıkla tokluk arasındaki bu can acıtan boşluğu mercek altına alıyor.


Açlığın Küresel Boyutları: Rakamlarla Yoksulluk

Dünya genelinde 1 milyara yakın insan yetersiz beslenme tehdidi altında. Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleri, bu sorunun en yoğun yaşandığı bölgeler. UNICEF’in 2008 Çocuk Durum Raporu’na göre, gıda yoksulu ülkelerde her yıl 1000 çocuktan 129’u 5. yaş gününü göremeden hayatını kaybediyor. Dünya Bankası ve Dünya Kalkınma Raporu verilerine göre, 3 milyardan fazla insan günde 2 dolardan az, 1,5 milyar insan ise 1 dolardan az gelirle yaşıyor. Bölgesel dağılım şu şekilde:

  • Doğu Asya ve Pasifik: 300 milyondan fazla kişi
  • Doğu Avrupa ve Orta Asya: 20 milyon kişi
  • Latin Amerika ve Karayipler: 100 milyona yakın kişi
  • Orta Doğu ve Kuzey Afrika: 7 milyon kişi
  • Güney Asya: 600 milyondan fazla kişi
  • Sahra Altı Afrika: Yaklaşık 300 milyon kişi

Özellikle Bangladeş, Endonezya ve Hindistan, dünyadaki kötü beslenme kurbanlarının yarısını barındırıyor. Somali, Etiyopya ve Sudan’da açlık, ölümlere yol açıyor ve hayatta kalanlar tamamen dış yardımlara bağımlı.


Aşırı Üretim ve Açlık Çelişkisi: Teknolojinin İronisi

Tarım Devrimi ve Sanayi Devrimi, insanın doğa üzerindeki egemenliğini artırdı. Bilim ve teknoloji sayesinde en iyi hayvan ırkları oluşturuldu, sulama, gübreleme ve tohum ıslahı ile toprağın verimliliği katlandı. Bugün çölün ortasında bile tarım yapılabiliyor. Dünyadaki gıda üretimi, 10,5 milyar insanın sağlıklı beslenmesine yetecek kapasitede. Ancak bir yanda kıtlık, diğer yanda aşırı üretim var. Dünya nüfusunun %10’u, toplam zenginliğin %70’ine sahipken, 800 milyon insan aç yaşıyor. Zengin ülkeler dünya gelirinin %80’ini kontrol ediyor, yoksul ülkeler ise giderek fakirleşiyor.


Batılı Finans Kuruluşlarının Rolü: Yoksulluğu Derinleştiren Politikalar

Batılı finans kuruluşları, özellikle IMF ve Dünya Bankası, yoksul ülkelerde açlık ve yoksulluğu artıran politikalar dayattı. 50 yılı aşkın süredir uygulanan bu politikalar, zengin kesimden alınan vergileri azaltarak yatırımı ve istihdamı artırmayı hedefliyordu. Ancak sonuç tam tersi oldu. 1980’lerde 1,27 milyar olan günlük geliri 1 doların altında olan insan sayısı, bugün 1,5 milyarı aştı ve 2015’te 2 milyarı geçmesi bekleniyor. IMF’den uyum kredisi alan 137 ülkenin 81’inin bağımlılığı arttı, 48’inin durumu kötüleşti, 32’si tamamen yoksullaştı. Örneğin:

  • Tayland: Pirinç ihracatı %15 seviyesindeyken, ABD’nin pirinç fiyatlarını 8 dolardan 4 dolara indirmesi, Tayland’ı ithalatçı konumuna getirdi.
  • Şili: 1986’ya kadar ABD’ye ihraç edilen üzümler, siyanür iddiasıyla yasaklandı.
  • Somali: 1970’lere kadar kendine yeten bir ülkeyken, IMF müdahalesi tarım krizini başlattı.
  • Ruanda: Kahve üretimi yarıya düştü, açlık ve isyan derinleşti.
  • Hindistan: Yapısal uyum programları, pirinç fiyatlarını %50 artırdı, tekstil sektöründe çalışanların yarısı işsiz kaldı.

Benzer politikalar Vietnam, Brezilya, Peru, Bolivya ve eski Yugoslavya’da da açlık ve yoksulluğu artırdı.


Arjantin: Varlık İçinde Yokluk

Latin Amerika’nın bir zamanlar en kalkınmış ülkelerinden Arjantin, ekonomik krizle açlık sorununa sürüklendi. Dünyanın en büyük sığır eti, tahıl ve soya fasulyesi üreticilerinden biri olan Arjantin’de, nüfusun yarısı fakirlik sınırının altında yaşıyor. Her 10 çocuktan 6’sı sefalet içinde, dakikada 12 kişi yoksullar ordusuna katılıyor. Gıdasızlık nedeniyle çocuklar hayatını kaybediyor. Arjantin, varlık içinde yokluk yaşayan bir ülke örneği olarak dikkat çekiyor.


Bangladeş: Zıtlıklar Ülkesi

Bangladeş, açlık ve yoksulluğun en yoğun yaşandığı ülkelerden biri. “Zıtlıklar ülkesi” olarak tanımlanan Bangladeş’te, lüks ciplerle rikşalar yan yana duruyor, modern alışveriş merkezleriyle sefalet iç içe. Başkent Dakka’da yoksulluk kokusu her yerde hissediliyor. Kameraman Ali Özdemir’in, “Görüntü kendiliğinden akıyor,” sözü, bu durumu özetliyor. Bangladeş’te halkın %35’i okuma yazma bilmiyor, köylerde ilkokul yok. Ancak şehirlerde eğitimin önemi fark edilmiş durumda. Dakka Üniversitesi’nde gözleri parlayan öğrenciler, geleceğe umutla bakıyor.


Bangladeş’te Hızlı Nüfus Artışı ve Gıda Krizi

Bangladeş’in en büyük sorunlarından biri, hızlı ve kontrolsüz nüfus artışı. 1980’lerde 70 milyon olan nüfus, 20 yılda iki katına çıktı. Kaynakların yetersiz kalması, işsizlik ve gıda krizini derinleştirdi. Bir zamanlar tarımda kendine yeten Bangladeş, yanlış politikalar ve doğal afetler nedeniyle pirinç ithal etmeye başladı. Pirinç, halkın temel besin maddesi; ancak artan gıda fiyatları, pirince erişimi zorlaştırdı. Hükümet, askerler eliyle ucuz pirinç dağıtarak geçici bir çözüm sunuyor. Ancak bu çözümün kalıcı olmadığı, halkın yüzlerindeki ifadelerden anlaşılıyor.


Bangladeş’te Gelir Adaletsizliği ve Tüketim Kültürü

Bangladeş’te gelir adaletsizliği, modern alışveriş merkezleriyle sokaklardaki sefalet arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor. Alışveriş merkezlerinde yoğun güvenlik önlemleri, yoksul halkın içeri sızmasını engellemek için alınmış gibi görünüyor. Büyük firmaların reklam panoları ve tüketim kültürü, modern hayatı dayatıyor; ancak bu hayat, Bangladeş halkının büyük çoğunluğu için uzak bir hayal. Buna rağmen, Bangladeşliler mutluluk endekslerinde üst sıralarda yer alıyor; çünkü beklentileri düşük ve basit bir yaşamla yetiniyorlar.


Bangladeş’te Kırsal Yaşam: Doğayla Uyum

Kırsal bölgelerde bir köye yapılan yolculuk, Bangladeş’in başka bir yüzünü ortaya koyuyor. 8 kişinin küçük bir alanda yaşadığı evler, modern hayatla bağlarını koparmamış: saat ve diş fırçası gibi semboller dikkat çekiyor. Doğayla uyum içinde yaşayan köylüler, temizlik ve beslenme ihtiyaçlarını doğal kaynaklardan karşılıyor. Ancak yoksulluk burada da hissediliyor. Şehirde vagonlarda yaşayanlara kıyasla, bu evler bir “şans” olarak görülüyor. Köylülerin sıcaklığı ve misafirperverliği ise dikkat çekiyor.


Bangladeş’te Kriket: Yoksulluk Arasında Bir Eğlence

Bangladeş’te kriket, yoksulluğun arasında bir eğlence kaynağı. Kırsal bir bölgede tesadüfen rastlanan Bangladeş Kriket Milli Takımı’nın antrenmanı, halkın bu spora olan tutkusunu gösteriyor. Antrenman sahasının yanındaki yoksul görüntüler, “zıtlıklar ülkesi” tanımını bir kez daha doğruluyor. Kriket, Bangladeşliler için bir kaçış ve mutluluk kaynağı.


Bangladeş’te Otantik Görüntüler: Yılan Oynatıcıları

Kırsal yolculuk sırasında karşılaşılan yılan oynatıcıları, Bangladeş’in otantik yüzünü yansıtıyor. 15 dakikada 15 dolar kazandıran bu meslek, yoksul halk için bir geçim kaynağı. Ancak bu tehlikeli gösteri, çocukların geleceği için bir meslek olarak görülüyor. Pazarlık yapılsa da istenen ücret ödeniyor; çünkü “elinde yılan tutan insanlarla fazla tartışmamak lazım.”


Gıda Krizine Çözüm Arayışları: Uzman Görüşleri

Dünya Bankası Baş Ekonomisti Zahit Hüseyin, gıda üretiminin ekonomi gibi büyüyebileceğini ve patates üretiminin tahılın yerini alabileceğini söylüyor. Ancak Dünya Bankası ekonomisti Ceren Özer, gıda fiyatlarındaki artışın nedenlerini enerji ve gübre fiyatlarının yükselmesi, doların değer kaybı ve biyoyakıt talebinin artması olarak sıralıyor. Uzmanlar, gıda fiyatlarındaki artışın geçici olmadığı ve dünyanın bu yeni fiyatlara alışması gerektiği konusunda hemfikir. Büyükelçi Ferit Ergin ise spekülatörlerin gıda fiyatlarını artırdığını, ancak bunun bir krize yol açmadığını belirtiyor.


Bangladeş’te Siyasi Kriz ve Yolsuzlukla Mücadele

Bangladeş’te siyasi durum ve yolsuzluklar, gıda krizini derinleştiriyor. 2007’de iptal edilen seçimlerden bu yana ordu destekli geçici hükümet görevde. Yolsuzlukla mücadele kapsamında yüzlerce siyasetçi ve bürokrat cezaevinde. Ülkenin iki büyük partisi, kadın liderler Begüm Halide Ziya ve Şeyh Hasina tarafından yönetiliyor; ancak bu liderlerin seçimlere katılıp katılamayacağı belirsiz. 2008 sonuna kadar seçimlerin yapılması planlanıyor, ancak siyasi kriz, ülkeyi kaosa sürükleyebilir.


Sonuç: Açlıkla Mücadelede Yeni Bir Yaklaşım Şart

Gıda fiyatları yeni bir seviyeye otururken, gelişmiş ülkeler bu duruma kolayca uyum sağlayabilir. Ancak Bangladeş gibi az gelişmiş ülkeler için açlıktan kurtulma hakkı hâlâ bir soru işareti. Hintli şair Rabindranath Tagore’un dizeleri, bu mücadelede sevgiye ve dayanışmaya olan ihtiyacı vurguluyor: “Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır, yüreği daha fazla küstürmemek lazım.” Açlıkla tokluk arasındaki bu can acıtan boşluk, tüm dünyanın yanıt araması gereken bir sorun olarak duruyor.


Anahtar Kelimeler

AçlıkKrizi, YoksullukSorunu, BangladeşZıtlıklar, GıdaFiyatları, IMFPolitikaları, TarımDevrimi, GelirAdaletsizliği, KırsalYaşam, KriketEğlencesi, YılanOynatıcıları

Açlık ve Yoksulluk: Küresel Bir Krizin Kırmızı Hatları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin