Ermeni Diasporasının Soykırım Yalanı ve Tarihi Gerçekler
Ermeni diasporasının “soykırım” iddiaları, her yıl olduğu gibi Nisan ayı itibarıyla yeniden gündeme taşınıyor. Ancak bu iddialar, tarihsel gerçeklerle örtüşmeyen bir yalan üzerine inşa edilmiş durumda. Kırmızı Hat programında, bu konunun tarihsel gelişimi, Ermeni diasporasının faaliyetleri ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşananlar detaylı bir şekilde ele alındı. Doğu Anadolu’da yaşanan katliamlar, etnik temizlik kampanyaları ve Osmanlı’nın tehcir politikası gibi konuları derinlemesine inceleyerek, bu yalanın perde arkasını gözler önüne seriyoruz. İşte tarihsel süreçten günümüze Ermeni meselesinin tüm boyutları.
Doğu Anadolu’nun Kanlı Tarihi: Katliamlar ve Etnik Temizlik
Doğu Anadolu, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar iç savaşlara, katliamlara ve 1. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerine tanıklık etti. Van Gölü çevresi ve çevresindeki topraklar, 26 yıl boyunca 100.000’lerce sivilin yaşamını yitirdiği insanlık dışı katliamlarla anıldı. Bu coğrafya, sistematik etnik temizlik kampanyalarının merkezi haline geldi. Özellikle Ermeni çetelerinin Müslüman halka yönelik saldırıları, bölgede büyük bir trajediye yol açtı.
Osmanlı’da Hoşgörü Dönemi: Ermenilerin Altın Çağı
1071 Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı ve bu zafer, bölgedeki topluluklar için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasıyla birlikte, Anadolu’da Hristiyan, Yahudi ve Müslüman topluluklar bir arada yaşadı. Osmanlı, azınlıklara geniş kültürel ve dinsel haklar tanıdı; bu hoşgörü, imparatorluğun gücüne güç kattı. Ermeniler, özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde ayrı bir patrikhane kurularak Ortodoks baskısından kurtarıldı. Askerlikten muaf tutulan Ermeniler, ticaret ve el sanatlarındaki yetkinlikleriyle imparatorluğun en zengin topluluklarından biri haline geldi. Devlet yönetiminde de önemli mevkilere yükselen Ermeniler, “tebai sadıka” (sadık millet) olarak anıldı.
Büyük Oyun ve Emperyalist Kışkırtmalar
- yüzyılın ortalarına kadar Ermenilerle Osmanlı arasında bir çekişme yaşanmadı. Ancak Fransız İhtilali’yle yayılan milliyetçilik ve bağımsızlık fikirleri, İngiltere, Rusya ve Fransa gibi emperyalist güçlerin Osmanlı üzerindeki emelleriyle birleşti. Berlin Kongresi (1878) ile Ermeni meselesi uluslararası bir boyut kazandı. Rusya, Kafkaslar üzerinden sıcak denizlere ulaşmak için kukla bir Ermeni devleti kurmayı planlarken, İngiltere bu devleti bir tampon olarak kullanmayı hedefledi. Ermeniler, bu büyük güçlerin çıkarları doğrultusunda bir araç haline getirildi.
Ermeni Komiteleri ve Şiddet Dalgası
1887’de İsviçre’de Hınçak Komitesi, 1890’da ise Tiflis’te Taşnak Sütyun Komitesi kuruldu. Amaçları, yaşadıkları bölgelerde Ermenileri “bağımsızlığa” kavuşturmaktı. Ancak bu komiteler, şiddet ve terörü bir yöntem olarak benimsedi. İngiliz Büyükelçisi Philip Currie’nin raporuna göre, Ermeni ayrılıkçılar karışıklık çıkararak Osmanlı’yı provoke etmeyi ve dış güçlerin müdahalesini sağlamayı hedefliyordu. 1890’da Erzurum’da başlayan isyanlar, Trabzon, Van, Sivas ve Bitlis’e yayıldı. Ermeni çeteleri, Müslüman köylerini yakıp yıkarak sistematik katliamlara girişti.
Ermeni Çetelerinin Katliamları: Müslüman Halkın Çilesi
1894’ten itibaren Ermeni çeteleri, Müslüman sivilleri hedef alan katliamlara hız verdi. Van Gölü’ndeki Akdamar Adası, isyancıların merkezi haline geldi. Ermeni çeteleri, özellikle Kürt köylerini hedef alarak bölgedeki gerginlikleri körükledi. 1915’te Van’da başlayan isyanlar, Müslüman halka yönelik korkunç katliamlarla sonuçlandı. Zelve köyünde 2.500 Müslüman sivil, evlere ve ahırlara doldurularak işkenceyle öldürüldü. Rus komutanlar bile bu vahşete isyan etti. Ermeniler, Müslümanları göçe zorlayarak bölgede bir “Ermeni yurdu” oluşturmayı amaçladı.
Sarıkamış Felaketi ve 1. Dünya Savaşı’nın Başlangıcı
1914’te 1. Dünya Savaşı patlak verdi. Enver Paşa liderliğindeki 3. Ordu, Rusları Doğu Anadolu’dan atmak için Sarıkamış’a harekât başlattı. Ancak ordu, kış koşullarına hazırlıksızdı. Yazlık kıyafetlerle sıfırın altında 30 derecede savaşan 100.000 asker, dondurucu soğuk ve lojistik eksiklikler nedeniyle büyük kayıplar verdi. Sarıkamış, Osmanlı için bir felaketle sonuçlandı. Bu sırada Ermeni çeteleri, Ruslarla işbirliği yaparak Müslüman halka yönelik katliamlarını yoğunlaştırdı.
Tehcir Kanunu: Osmanlı’nın Zorunlu Göç Kararı
1915’te Osmanlı, cephe gerisini güvence altına almak için Sevk ve İskân Kanunu’nu çıkardı. Bu kanun, savaş sırasında düşmanla işbirliği yapan ve isyan çıkaran Ermenilerin başka bölgelere taşınmasını öngörüyordu. Amaç, soykırım değil, güvenliği sağlamaktı. Kanun, hasta, yaşlı, dul ve yetim Ermenileri kapsam dışı bıraktı. Göç sırasında Ermenilerin can ve mal güvenliği için ciddi önlemler alındı; suistimal eden memurlar cezalandırıldı. Ancak zorlu koşullar, açlık ve eşkıya saldırıları nedeniyle 10.000’lerce Ermeni yaşamını yitirdi. Buna rağmen, göç edenlerin yaklaşık %80’i sağ salim yerleştirildikleri bölgelere ulaştı.
Ermeni Diasporasının Soykırım Yalanı
Ermeni diasporası, 1915’teki tehcir sürecini “soykırım” olarak nitelendirerek dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Ancak Osmanlı’da ne bir soykırım planı ne de sistematik bir katliam vardı. Ermeni nüfusu 1.5 milyon civarındayken, göç edenlerin sayısı 500.000’i aşmadı. Diasporanın iddia ettiği “1.5-2.5 milyon Ermeni öldürüldü” rakamları, abartılı ve gerçek dışıdır. Eğer Osmanlı’nın böyle bir niyeti olsaydı, tehcir yerine doğrudan katliam yapardı. İstanbul ve Suriye’ye gönderilen Ermenilerin çoğu hayatta kaldı; bu, soykırım iddialarını çürüten bir gerçektir.
Ermeni Terörü ve ASALA’nın Yükselişi
1973’te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, bir Ermeni terörist tarafından öldürüldü. 1975’te Lübnan’da ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) kuruldu ve Türk hedeflerine yönelik sistematik saldırılar başladı. Biarritz’ten Paris’e, Beyrut’tan Vatikan’a kadar uzanan bu terör dalgası, 1980’lerde Orly Havalimanı’ndaki saldırıyla Avrupa vatandaşlarını da hedef alınca durduruldu. ASALA zayıfladı, ancak Ermeni diasporası siyasi platformlarda faaliyetlerine devam etti.
Kurtuluş Savaşı ve Ermeni Hayallerinin Sonu
- Dünya Savaşı’nın ardından Mondros Mütarekesi (1918) ve Sevr Anlaşması (1920), Ermenilere bağımsız bir devlet vaat etti. Ancak Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Kurtuluş Savaşı, bu planları bozdu. Kazım Karabekir’in Doğu Cephesi’nde Ermenileri yenilgiye uğratması, Büyük Ermenistan hayalini sona erdirdi. 1920’de Gümrü Anlaşması ve 1921’de Sovyetlerle yapılan anlaşmalar, Sevr’i geçersiz kıldı. 1923’te Lozan Anlaşması’yla Ermeni meselesi uluslararası alanda resmen kapandı.
Sonuç: Gerçekler ve Yalanlar Arasında Ermeni Meselesi
Ermeni diasporasının “soykırım” iddiaları, tarihsel gerçeklerle çelişiyor. Osmanlı, Ermenilere karşı soykırım yapmadı; tehcir, savaşın zorlu koşullarında bir güvenlik önlemiydi. Müslüman halk, Ermeni çetelerinin etnik temizlik kampanyalarından büyük acılar çekti. 529.000 Müslüman’ın katledildiği bu dönemde, asıl mağduriyet Müslüman halka aitti. Ermeni diasporası, bu yalanı siyasi bir araç olarak kullanmaya devam etse de, tarihsel belgeler ve arşivler gerçeği açıkça ortaya koyuyor.
Anahtar Kelimeler
ErmeniDiasporası, SoykırımYalanı, OsmanlıHoşgörüsü, ErmeniKatliamları, TehcirKanunu, 1.DünyaSavaşı, SarıkamışFelaketi, ASALATerörü, KurtuluşSavaşı, LozanAnlaşması