Melilla’da Göçmen ve Mülteci Dramı: Avrupa’nın Kırmızı Hatları
Kırmızı Hat programında bu hafta, Afrika’dan Avrupa’ya umut yolculuğuna çıkan göçmen ve mültecilerin hikayelerini ele alıyoruz. Cebelitarık Boğazı’nın iki yakasında, İspanya’ya bağlı Melilla’da, yoksul Afrika ile zengin Avrupa arasındaki 14 kilometrelik mesafe, dramatik bir yaşam standardı farkını gözler önüne seriyor. Savaş, yoksulluk ve baskılardan kaçan milyonlar, insan kaçakçılarının elinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Melilla’daki Seti Kampı’nda yaşayanların umutsuzluğu, Avrupa Birliği’nin katı göç politikaları ve medeniyetler ittifakının gölgesindeki çelişkiler, bu dramın kırmızı hatlarını oluşturuyor. Göçmenlerin ve mültecilerin hikayelerine tanıklık ederek, bu insanlık krizini derinlemesine inceliyoruz.
Dünyada Göç ve Mültecilik: Sayılarla Gerçekler
Dünyada her 35 kişiden biri göçmen; bu, yaklaşık 200 milyon insan demek. Eğer bu insanlar bir arada yaşasaydı, dünyanın en büyük 5. ülkesini oluştururlardı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, 2007 sonunda dünyadaki mülteci sayısı 11,4 milyon. Savaş, iç çatışma, baskıcı rejimler ve ekonomik eşitsizlikler, insanları doğdukları yerleri terk etmeye zorluyor. Mülteciler, ırk, milliyet, din, siyasi görüş veya sosyal grup nedeniyle zulüm korkusu yaşayanlar olarak tanımlanıyor. Ancak ekonomik nedenlerle göç edenler, “göçmen adayı” olarak görülüyor ve çoğu zaman ülkelerine geri gönderiliyor.
Afrika’dan Avrupa’ya Umut Yolculuğu: Cebelitarık Boğazı
Afrika ile Avrupa’yı ayıran 14 kilometrelik Cebelitarık Boğazı, göçmenler için hem umut hem de ölüm yolu. Boğazın Avrupa yakasında, dünyanın 8. büyük ekonomisine sahip İspanya yer alıyor; kişi başına milli gelir yaklaşık 30 bin avro. Afrika yakasında ise Fas var; milli gelir sadece 5 bin avro civarında. Bu ekonomik uçurum, her yıl binlerce Afrikalıyı Avrupa’ya kaçmaya itiyor. Ancak bu tehlikeli yolculukta açlık, susuzluk, hastalık ve boğulma gibi nedenlerle son 20 yılda Akdeniz’de yaklaşık 10 bin göçmen hayatını kaybetti.
Melilla: Avrupa’nın Afrika’daki Sınırı
İspanya’ya bağlı Melilla, yoksul Afrika ile zengin Avrupa Birliği arasındaki sınırda bir umut kapısı. Ancak bu sınır, 6 metre yüksekliğinde çift sıra dikenli tellerle çevrili. Melilla’ya ulaşmak, Afrikalılar için ölümü göze alacak kadar cazip; çünkü buradan diğer AB ülkelerine kimlik göstermeden geçmek mümkün. İspanya, 33 milyon avro harcayarak 11 kilometrelik bu çiti güçlendirdi. 2005’te yüzlerce göçmen tel örgülere hücum etti; 6 kişi öldü, onlarcası yaralandı, ancak bazıları Avrupa topraklarına geçmeyi başardı. Melilla, adeta bir açık hava hapishanesi; sıkı güvenlik önlemleri ve pasaport kontrolleri, kaçak göçü durduramıyor.
Seti Kampı: Göçmenlerin Umutsuz Bekleyişi
Melilla’daki Seti Kampı, Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenlerin ve mültecilerin bekleme alanı. Kampta kalanlar, çoğunlukla Pakistanlı, Hintli ve Sudanlı. Temel ihtiyaçları karşılanıyor; konaklama, kıyafet ve sağlık hizmetleri sağlanıyor. Gündüzleri şehre çıkmalarına izin veriliyor, ancak akşam 22:01’de dönmeleri şart. Çoğu, 3 ay süreyle göçmenlik belgelerini bekliyor, ancak bazıları yıllardır burada. 3,5 yıldır kampta yaşayan bir Hintli genç, “Çöldeydim, ormandaydım, 5-6 gün yemek yemedim, su içmedim,” diyor. Bir Sudanlı ise, “Ailemi savaşta kaybettim, 2005’te buraya geldim,” diyerek hikayesini özetliyor.
Göçmenlerin Hayalleri ve Gerçekler: Çalışma ve Aile Umudu
Kampta kalanların çoğu, çalışıp para kazanarak ailelerini yanlarına almayı hayal ediyor. Ancak göçmenlik belgelerini alamayanlar sınır dışı edilme korkusu yaşıyor. Bir baba, “Eşimi ve çocuğumu yanımda istiyorum, çalışıp onlarla bir arada olmak istiyorum,” diyor. Kamp koşulları bazıları için yeterli olsa da, 24 yaşındaki bir Cezayirli genç mutsuz: “Sadece uyuyoruz, yemek yiyoruz, başka hiçbir şey yok. Gelecekle ilgili fikrim yok.” Avrupa Birliği yasalarına göre, bir kez reddedilenlere ikinci bir başvuru şansı tanınmıyor; bu, çoğu için yeniden denemeyi imkansız kılıyor.
İnsan Kaçakçılığı: Göçmenlerin Yeni Kâbusu
Yasal yollarla Avrupa’ya girmek neredeyse imkansız hale gelince, insan kaçakçılığı karlı bir sektöre dönüştü. Eski silah ve uyuşturucu kaçakçıları, şimdi insan kaçakçılığından milyonlar kazanıyor. Göçmenler, küçük teknelerde susuz ve aç bırakılarak ölüme terk ediliyor. Kaçakçılık çeteleri, organ ve seks ticareti gibi vahim suçlara da bulaşıyor. Afrikalı aileler, çaresizlikten çocuklarını bu çetelere teslim ediyor. Uluslararası hukuk, insan kaçakçılığına karşı yeterli yaptırımlar geliştirmediği için bu suçlar artıyor.
Avrupa Birliği’nin Göç Politikaları: Eleştiriler ve Çelişkiler
Avrupa Birliği, göçmen akınını önlemek için sınırlarını güçlendiriyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, Avrupa’nın sığınmacılara sırt çevirmemesi gerektiğini söylüyor. Ancak AB’nin göç politikaları, savunma odaklı olduğu için eleştiriliyor. 1960’larda Türkiye’den “misafir işçi” olarak kabul edilen göçmenler, 1973 petrol krizinden sonra kapıların kapanmasıyla yasa dışı yollara yöneldi. AB, göçmenlik kriterlerini birleştirememiş durumda; bu da Melilla gibi bölgelerde insani krizlere yol açıyor.
Melilla’da Medeniyetler İttifakı: Hoşgörünün Gölgesindeki Çelişkiler
Melilla, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudilerin barış içinde yaşadığı bir kent. 500 yıl önce Endülüs’teki İspanyol Engizisyonu’nun izleri burada görülmüyor. Müslüman mahallesinde çalışan bir Yahudi esnaf, “Herkesle iyi anlaşırım, en iyi arkadaşım Müslüman,” diyor. Bir berber, “Kur’an’da herkes inancını seçmekte özgürdür,” diyerek hoşgörüyü vurguluyor. 2025’ten itibaren Kurban Bayramı’nın resmi bayram olarak kutlanacak olması, medeniyetler ittifakının bir göstergesi. Ancak bu hoşgörünün ardında, sömürgecilik ve emperyalizmin hesapları yatıyor.
Yerel Perspektif: Melilla Halkının Göçmenlere Bakışı
Melilla’da yaşayan İspanyollar, göçmenleri kabullenmiş görünüyor. Bir market sahibi, “Durumlarını anlıyorum, fakir insanlar ve daha iyisi için uğraşıyorlar. Herkesin yaşamaya hakkı var,” diyor. Bir Faslı tezgâhtar ise, “Avrupalılar Afrika’yı sömürdü, şimdi yardım etmeliler,” görüşünde. Yerel bir öğretmen, “Seti Kampı, Avrupa’nın en iyi geçici koruma merkezlerinden biri. Göçmenler için beklemek zor olmalı,” diyor. Göçmenler, şehirde araba yıkayarak veya park ederek küçük işler yapıyor; yerel halk, onların çalışma haklarının olması gerektiğini düşünüyor.
Melilla’nın Siyasi Durumu: Fas-İspanya Gerilimi
Melilla, 500 yıldır İspanyol toprağı ve Madrid’den atanan bir vali tarafından yönetiliyor. 2007’de İspanya Kralı Juan Carlos’un ziyareti, Fas’ın tepkisine neden oldu; büyükelçi geri çekildi. Fas, 1956’da bağımsızlığını kazansa da, İspanya Melilla ve Ceuta üzerindeki egemenliğini sürdürüyor. Soğuk Savaş döneminde Cebelitarık Boğazı’nı kontrol etmek isteyen ABD ve Avrupa, bu duruma sessiz kaldı. Melilla Valisi Juan Jose Imbroda, “Burası Avrupa’nın parçası, göçmen sorunu AB’nin ortak politikasızlığından kaynaklanıyor,” diyor.
Sonuç: Göçmenlerin Kırmızı Hatları ve Avrupa’nın Sorumluluğu
Melilla, göçmen ve mültecilerin umut kapısı olsa da, Avrupa Birliği’nin katı politikaları bu umutları gölgeliyor. Dikenli teller, sınırlar ve yasal engeller, insanları felaketin kucağına itiyor. İnsan kaçakçılığı, göçmenlerin dramını daha da derinleştiriyor. Medeniyetler ittifakı söylemi, Melilla’da hoşgörüyü simgelese de, sömürgecilik mirası bu barışı gölgeliyor. Avrupa, göçmenlik politikalarını insani bir zemine oturtmadıkça, Melilla’daki kırmızı hatlar daha çok dramlara sahne olacak.
Anahtar Kelimeler
MelillaGöçmen, CebelitarıkBoğazı, SetiKampı, İnsanKaçakçılığı, AvrupaBirliği, GöçPolitikaları, Medeniyetlerİttifakı, MülteciDramı, AfrikaAvrupa, İspanyaSınırları