Pakistan’ın Kırmızı Hatları: Demokrasi, Terör ve Nükleer Güç Gölgesinde Bir Ülke
Kırmızı Hat programında bu hafta, Güney Asya’nın stratejik kavşak noktası Pakistan’ın karmaşık siyasi tarihi, terörle mücadelesi ve küresel dengelerdeki rolü ele alınıyor. Asif Ali Zerdari’nin, “Şehit Muhammed Ali Cinnah adına Pakistan Cumhurbaşkanlığı’nı kabul ediyorum,” sözleriyle başlayan yeni bir dönem, hem ülkeyi hem de dünyayı ilgilendiren bir seçimle start aldı. Ancak bu yeni dönem, demokrasi umutlarıyla birlikte derinleşen krizleri de beraberinde getirdi. Taliban’ın yükselişi, nükleer güç endişeleri, ABD’nin müdahaleleri ve Türkiye ile olan tarihsel dostluk, Pakistan’ı dünya gündeminin ilk sıralarında tutuyor. İşte Pakistan’ın kırmızı hatlarının detaylı hikayesi.
Zerdari ile Yeni Bir Dönem: Demokrasi mi, Diktatörlük mü?
Asif Ali Zerdari’nin 2008’de Pakistan’ın 13. Cumhurbaşkanı seçilmesi, ülkede 9 yıllık Pervez Müşerref döneminin ardından demokrasi umutlarını canlandırdı. Ancak bu seçim, halk arasında tartışmalara yol açtı. Kimine göre, “Jerdari ile demokrasi geldi,” kimine göre ise, “Bir diktatör gitti, bir başkası geldi.” Zerdari’nin Müşerref’ten tek farkı üniformasız olmasıydı. Pakistan’ın 61 yıllık tarihinde hiçbir sivil devlet başkanı görev süresini tamamlayamadı; darbeler ve suikastlar ülkeyi sürekli kaosa sürükledi. Zerdari’nin de yolsuzluk geçmişi ve terörle mücadelede Müşerref’in yolunu izleyeceğini açıklaması, halkta hayal kırıklığı yarattı. Ülkenin simge binası olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı, bir kez daha dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
Pakistan’ın Siyasi Tarihi: Darbeler ve Suikastlar Gölgesinde
Pakistan’ın 1947’deki kuruluşundan bu yana siyasi tarihi, “demokrasi, darbe, idam, askeri yönetim” döngüsü arasında sıkışıp kaldı. Liderlik, genellikle Butto ailesi ile askerler arasında gidip geldi: Zülfikar Ali Butto, Ziyaülhak, Benazir Butto, Navaz Şerif, Pervez Müşerref ve şimdi Asif Ali Zerdari. 1977’de Zülfikar Ali Butto’nun idam edildiği ilk darbe, yolsuzluk ve kötü yönetim gerekçesiyle gerçekleşti. General Ziyaülhak dönemi de yolsuzlukla anıldı ve bir suikastla sona erdi. 1999’da Navaz Şerif, Keşmir sorununda askerle anlaşmazlığa düşünce, Pervez Müşerref darbeyle yönetimi ele geçirdi. Şerif, evinin bodrumuna hapsedildi. Müşerref, “Ülke belirsizlik ve kaos içindeydi, tüm kurumlar sistematik olarak yok edildi, ekonomi çöktü,” diyerek darbeyi savundu. Ancak bu döngü, Pakistan’ı istikrarsızlıktan kurtaramadı.
11 Eylül ve Afganistan Savaşı: Pakistan’ın İkili Oyunu
11 Eylül 2001 saldırıları, dünyadaki dengeleri değiştirdi. ABD, “Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle,” diyerek Afganistan’a savaş açtı. Pakistan, kapı komşusu Afganistan’daki bu operasyona topraklarını açarak tam destek verdi. Ancak bu destek, ABD tarafından kuşkuyla karşılandı. Müşerref, bir yandan ABD’ye destek verirken, diğer yandan Peştunların gönlünü hoş tutmaya çalıştı. Bu ikili oyun, Pakistan’a radikalizmi getirdi. Taliban, ülkenin kuzeyinde güçlenirken, 2007’de intihar saldırıları Irak’taki sayıyı geçti. 2008’de her 4 günde bir intihar saldırısı düzenleniyordu. Pakistan, bir zamanlar sadece Keşmir sorununda Hindistan’la gerilim yaşayan bir ülkeyken, artık Taliban, El Kaide ve nükleer güç endişeleriyle anılıyor.
Nükleer Güç ve Küresel Endişeler: Batı’nın Kabusu
Pakistan, nükleer silaha sahip tek İslam ülkesi. “Halk aç kalsa, kuru ot yese de” elde edilen bu güç, ülkeyi küresel bir tehdit haline getirdi. Kuzeyde Taliban ve El Kaide’nin kontrolü elinde tutması, bu gücün yanlış ellere geçme ihtimalini Batı’nın en büyük korkusu yaptı. ABD başkan adayları, seçim konuşmalarında Pakistan’a mutlaka yer veriyor. Barack Obama’nın, “Pakistan’a askeri müdahale yaparım,” tehdidi, bölgedeki rahatsızlığı gözler önüne serdi. Pakistan’ın nükleer gücü, dünya gündeminde ilk sıralarda yer almasını sağlıyor.
Pakistan’ın Stratejik Önemi: Güney Asya’nın Kavşağı
Pakistan, Güneybatı ve Orta Asya’nın kavşak noktasında yer alıyor. Hindistan’dan daha stratejik bir konuma sahip olan ülke, bölgedeki oyunculara eşit mesafede duruyor ve dengeleyici bir rol üstleniyor. Kuzeyinde Rusya, doğusunda Çin ve Hindistan, batısında İran bulunan Pakistan, bu ülkelerle kötü ilişkilere sahip değil. Ancak Taliban’ın yükselişi ve nükleer güç endişeleri, bu stratejik konumu gölgeliyor. Pakistan, dünya siyasetinde giderek daha fazla önem kazanıyor.
Taliban ve Terör: Kuzeyin Kaosu
Pakistan’ın kuzeyi, düzensizliğin merkezi haline geldi. 2004’ten itibaren Taliban ve El Kaide unsurları, Afganistan’dan kaçarak bu bölgelere sığındı. İntihar saldırıları, adam kaçırmalar ve suikastler iç bölgelere yayıldı. 2007’de Benazir Butto’nun suikastı, ülkeyi derinden sarstı. Peşaver ve Kuzey Veziristan, şiddet olaylarının en yoğun yaşandığı bölgeler. Aşiret bölgeleri (FATA), federal yönetim altında ancak yerel liderlerin kararları kanun niteliğinde. Aşiret liderleri, Müşerref dönemine kızgın olsa da sivillerin ölümünden rahatsız ve Taliban’a karşı çıkıyor. Ancak Amerikan casus uçaklarının saldırıları, sivil kayıpları artırıyor ve aşiretlerin desteğini riske atıyor.
Medreselerin Rolü: Taliban’ın Doğuş Yeri
Pakistan’daki medreseler, tarihsel olarak İngiliz sömürgeciliğine karşı İslam ilimlerini öğretmek için kuruldu. Bağımsızlık mücadelesinde ve Keşmir sorununda önemli roller üstlendiler. Ancak 1980’lerde, Ziyaülhak döneminde Rus işgaline karşı cihadın merkezi haline geldiler. ABD’nin desteğiyle medreseler, komünizme karşı savaşın üssü oldu. Sovyetler çekildiğinde, meydan Taliban’a kaldı. Bugün resmi rakamlara göre 12 bin, resmi olmayan rakamlara göre 20 bin medrese var ve bunların çoğu hükümet denetiminden yoksun. Lal Medresesi’nde 2007’de yaşananlar, medreselerin şeriat mahkemeleri kurarak “gölge devlet” haline geldiğini gösterdi. İmam Abdülaziz’in fetvaları, Pakistan ordusuna karşı tepkileri artırdı.
ABD’nin Müdahaleleri: Sivil Kayıpları ve Gerginlik
ABD, Pakistan’ın kuzeyinde düzenlediği casus uçak saldırılarıyla sivil kayıplarına neden oluyor. 2008’de, Zerdari’nin seçiminden bir hafta önce ve sonra düzenlenen saldırılarda onlarca sivil öldü. Müşerref döneminde ABD’den milyarlarca dolar alan Pakistan, “Kendi insanını öldürmekle” suçlandı. Navaz Şerif, terörle mücadelenin Pakistan’ın kendi inisiyatifiyle yapılmasını savunuyor. Ancak ABD, operasyonlarını izinsiz sürdürüyor, bu da halkta öfkeye yol açıyor. Sovyetler bile Afgan Savaşı’nda Pakistan topraklarına girmemişti.
Zerdari’nin Önündeki Zorluklar: Demokrasi ve Terörle Mücadele
Zerdari, birçok cephede mücadeleyle karşı karşıya. Yolsuzluk geçmişi, “Bay Yüzde 10” lakabıyla anılmasına neden oldu. Müşerref döneminde görevden alınan yargıçların iadesi, halkın en büyük beklentilerinden biriydi ancak Zerdari bu konuda net bir adım atmadı. Devlet başkanının yetkilerinin parlamentoya devredilmesi gerektiği yönündeki vaatleri de yerine getirilmedi. Terörle mücadelede ABD ile iş birliğini sürdüreceğini açıklaması, aşiretlerin tepkisini çekebilir. Eğer Müşerref’in hatalarını tekrarlarsa, kuzeyden başlayacak bir kaosla karşı karşıya kalabilir.
Butto Ailesi: Trajedinin Sembolü
Butto soyadı, Pakistan siyasetinde hem liderlik hem de trajedi anlamına geliyor. Zülfikar Ali Butto idam edildi, Benazir Butto 2007’de suikastla öldürüldü. Şimdi Pakistan Halk Partisi’nin başında Bilaval Butto var, babası Zerdari ise Cumhurbaşkanı. Benazir’in suikastı, Zerdari’ye yükselişin yolunu açtı. Halk, bu suikastın intikamını Zerdari’nin seçilmesiyle aldığını düşünüyor. Ancak Butto ailesinin geçmişteki akıbeti, Zerdari ve Bilaval için de soru işaretleri yaratıyor.
Pakistan ve Türkiye: Tarihsel Dostluk
Pakistan ve Türkiye, tarih boyunca birbirine destek olmuş iki ülke. Pakistan, Türk Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye’ye yardım etti; kadınlar bileziklerini bağışladı. Türkiye, Keşmir sorununda Hindistan’la ilişkilerini riske atarak Pakistan’ı destekledi. Pakistan ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıdı. 2005’te Pakistan’daki depremde Türkiye ilk yardıma koşan ülkelerden oldu; Kütahyalı bir çocuğun 1 TL’si bile duygusal bir bağ yarattı. Benazir Butto’nun suikastından sonra ilk ziyaret eden yabancı lider, Türkiye Cumhurbaşkanı’ydı. İki ülke, stratejik konumları ve ortak tarihleriyle birbirine daha fazla destek olmaya devam edecek.
Pakistan’ın Geleceği: Bilinmezler Ülkesi
Pakistan, bilinmezlerle dolu bir ülke. Zerdari’nin koltuğunu koruyup koruyamayacağı, askerle karşı karşıya gelip gelmeyeceği ya da yeni bir darbenin olup olmayacağı belirsiz. Aşiretlerin Zerdari’ye desteği sürecek mi, Taliban etkisi artacak mı, yoksa terörle mücadelede yeni bir yol mu izlenecek? Bilinen tek şey, Pakistan’ın kırmızı hatlarının her geçen gün derinleştiği ve bu hatların küresel bir krize dönüşebileceği.
Anahtar Kelimeler
PakistanSiyaseti, ZerdariDönemi, NükleerGüç, TalibanTehdidi, ABDMüdahaleleri, AşiretBölgeleri, MedreseEtkisi, ButtoAilesi, TerörleMücadele, TürkiyeDostluğu