1. Haberler
  2. Vatan
  3. Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi: Orta Doğu’nun Kırmızı Hatları

Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi: Orta Doğu’nun Kırmızı Hatları

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi: Orta Doğu’nun Kırmızı Hatları

Kırmızı Hat programında bu hafta, Türk Boğazları’nın stratejik önemini ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tarihsel ve güncel boyutlarını ele alıyoruz. 2008 Güney Osetya krizi, boğazların jeopolitik önemini bir kez daha gündeme getirdi. Montrö Sözleşmesi, 1936’dan beri boğazlardan geçişi düzenleyen eşsiz bir belge. Ancak artan deniz trafiği, güvenlik riskleri ve küresel güçlerin enerji politikaları, bu sözleşmeyi yeniden tartışmaya açıyor. Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik hakları, güvenlik önlemleri ve Montrö’nün geleceği, bölgedeki kırmızı hatları oluşturuyor. İşte detaylı bir analiz.


2008 Güney Osetya Krizi ve Türk Boğazları

2008 yılında Gürcistan lideri Mihail Saakaşvili, Güney Osetya sorununu çözme sözünü yerine getirmek için Olimpiyat Oyunları’nın açılış zamanında harekete geçti. Ancak Rusya, bu hamleye sert bir yanıt verdi. Rus barış gücü askerlerinin Gürcü güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınması ve bu görüntülerin dünya kamuoyuna servis edilmesi, Rusya’nın sabrını taşırdı. Rusya, Güney Osetya’ya girerek Gürcistan’ı denizden ablukaya aldı. Uluslararası baskılarla geri çekilen Rusya’ya karşı ABD, insani yardım gemileri göndermek istediğini açıkladı. ABD Başkanı George W. Bush, “Önümüzdeki günlerde ABD uçakları ve deniz kuvvetleriyle insani ve tıbbi yardım malzemeleri göndereceğiz. Rusya’nın tüm insani yardımlara izin vermesini bekliyoruz,” dedi. Ancak bu gemilerin Çanakkale ve İstanbul Boğazları’ndan geçmesi gerektiği hatırlatıldığında, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kuralları devreye girdi.


Montrö Boğazlar Sözleşmesi: Eşsiz Bir Hukuki Düzenleme

Türk Boğazları’ndan geçiş, 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile düzenleniyor. Hukuk dilinde “sui generis” olarak adlandırılan bu sözleşme, boğazların başka hiçbir boğaza benzemeyen bir geçiş rejimine sahip olduğunu gösteriyor. Montrö, dünya tarihinde önemli bir yer tutuyor; hatta İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini etkileyen bir belge olarak kabul ediliyor. Sözleşme, Türkiye’nin boğazlar üzerindeki egemenliğini güçlendirirken, uluslararası geçiş rejimini de belirli kurallara bağlıyor.


Lozan’dan Montrö’ye: Boğazların Statüsü

Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu’daki Kurtuluş Hareketi, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Anlaşması ile sonuçlandı. Ancak Lozan’da boğazların statüsü konusunda tam bir uzlaşma sağlanamadı. Sovyetler Birliği, boğazların Türk hakimiyetinde kalmasını ve Karadeniz’in kendi kontrolünde olmasını istedi. Diğer devletler ise boğazların savaşta ve barışta açık olmasını savundu. Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar bölgesi askerden arındırıldı, yabancı savaş gemilerine Karadeniz’e geçiş hakkı tanındı ve Boğazlar Komisyonu kuruldu. Ancak bu düzenleme, Türkiye’nin tam bağımsızlık ilkesine ters düştü. İsmet İnönü, Lozan görüşmelerinde Lord Curzon ile yaşadığı bir diyaloğu şöyle aktardı: “Curzon bana, ‘Hiçbir sözümüzü kabul etmiyorsunuz, hepsini cebimize atıyoruz. Yarın harap bir memleketi imar etmek için önümüzde diz çeleceksiniz,’ dedi. Ben de, ‘Para bir yerde de vardır,’ yanıtını verdim.”


Montrö’nün Doğuşu: Türkiye’nin Egemenlik Mücadelesi

1930’larda Avrupa’da yeni bir savaş tehlikesi belirince Türkiye, boğazların güvenliği için harekete geçti. 11 Nisan 1936’da Milletler Cemiyeti’ne başvuran Türkiye, boğazlar statüsünün değiştirilmesini istedi. İtalya’nın Habeşistan’a saldırması ve Almanya’nın Ren bölgesine asker sokması, İkinci Dünya Savaşı tehlikesini artırdı. Türkiye, Lozan’ı imzalayan devletleri Montrö Konferansı’na davet etti. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, boğazlar üzerinde kesin egemenlik, askersizleştirme rejiminin kaldırılması ve Boğazlar Komisyonu’nun feshedilmesini talep etti. Türkiye, 13 maddelik bir sözleşme taslağı sundu.

Konferansta İngiltere ve Sovyetler Birliği farklı tezler savundu. İngiltere, ticaret gemilerinin Lozan rejimiyle geçişini ve savaş gemilerinin Karadeniz’de bir ay kalmasını önerdi. Sovyetler Birliği ise Karadeniz’e geçişte tonaj sınırlaması, boğazların askersiz statüsünün kaldırılması ve Karadeniz’in transit deniz olmadığını savundu. Türkiye, hem güvenliğini hem de egemenliğini sağlamak istiyordu. 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi kabul edildi ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girdi. Anlaşmayı imzalayan ülkeler arasında Türkiye, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa, Bulgaristan, Japonya, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan yer aldı.


Montrö’nün Temel Hükümleri

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’ye önemli haklar tanıdı:

  • Lozan’la kurulan Boğazlar Komisyonu kaldırıldı, yetkiler Türkiye’ye devredildi.
  • Boğazların askersizleştirilmiş statüsüne son verildi, Türkiye bu bölgelerde asker bulundurma hakkını kazandı.
  • Ticaret gemilerinin boğazlardan her iki yönde serbest geçişi kabul edildi.
  • Yabancı savaş gemilerinin geçişine sınırlamalar getirildi: Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin gemileri için tonaj ve süre sınırı (45,000 ton toplam, tek ülke için 30,000 ton, 21 gün kalış süresi) belirlendi.
  • Boğazlardan geçecek savaş gemileri için Türkiye’ye önceden bildirim zorunluluğu getirildi.
  • Türkiye savaşta veya savaş tehlikesiyle karşı karşıyaysa boğazları açıp kapatma hakkına sahip oldu.

Atatürk, Montrö’nün imzalanmasını, “Bugün bayram günüdür. Lozan, Montrö’de taçlandırılmıştır,” sözleriyle kutladı.


Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni: Güvenlik Önlemleri

1 Temmuz 1994’te Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü yürürlüğe girdi. Montrö’nün ruhuna bağlı kalarak hazırlanan bu tüzük, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün tavsiyeleri doğrultusunda oluşturuldu. Tüzükle birlikte boğazlardaki denetim artırıldı. 250 metre üzeri veya tehlikeli yük taşıyan gemilere kılavuz kaptan alma zorunluluğu getirildi. Kılavuz kaptanlar, “13 milyon İstanbullunun gece rahat uyuması için çalışıyoruz. Tankerleri ve diğer gemileri güvenli bir şekilde kuzeyden güneye, güneyden kuzeye geçiriyoruz,” diyor. Ancak gemilerin mekanik arızaları her zaman bir risk oluşturuyor.


Boğazlardaki Riskler: Kazalar ve Güvenlik Sorunları

İstanbul Boğazı, son 10 yılda 200’den fazla kazaya sahne oldu. Kazaların nedenleri arasında pilotaş hatası, akıntılar, kısıtlı görüş mesafesi, eksik gemi donanımı ve yerel koşullar yer alıyor. 2006’da Gen Mars adlı bir gemi, 80,000 ton uçak yakıtı hammaddesiyle Boğaz Köprüsü altında makine arızası nedeniyle sürüklenmeye başladı. Kılavuz kaptanın yerinde müdahalesi, Dolmabahçe Sarayı’nı ve İstanbul Boğazı’nı büyük bir felaketten kurtardı.

15 Kasım 1979’da yaşanan Independenta kazası ise Boğaz tarihinin en büyük facialarından biriydi. 94,600 ton ham petrol taşıyan Rumen tankeri, bir Yunan şilebiyle çarpıştı. 43 gemici hayatını kaybetti, tanker günlerce yandı ve tonlarca petrol denize döküldü. Bu kaza, boğazların güvenliği ve petrol taşımacılığı konusundaki tartışmaları alevlendirdi.


Montrö’nün Eksiklikleri ve Güncel Tartışmalar

Montrö, gemilerin geçiş prosedürlerini düzenlese de kılavuz kaptan veya römorkör zorunluluğu getirmez. İstanbul Boğazı, dünyanın geçişi en zor su yollarından biri olmasına rağmen, deneyimsiz kaptanlar gemilerini “saatli bombaya” dönüştürebiliyor. Montrö’nün imzalandığı dönemde petrol taşımacılığı bu kadar yoğun değildi. Bugün ise boğazlardan geçen yüklerin büyük kısmı petrol ve türevlerinden oluşuyor. Tüzük, tehlikeli yük taşıyan gemilerin sadece gündüz geçiş yapmasını öngörüyor. Kışın kısa günlerde günde 4 tanker geçiş yaparken, yazın bu sayı 8’e çıkıyor. Bakü-Ceyhan Boru Hattı gibi projelerle petrol trafiğinin azaltılması öneriliyor.


Montrö’nün Esnek Kullanımı ve Türkiye’nin Politikası

Türkiye, Montrö’yü esnek bir şekilde uyguluyor. Örneğin, 1999 Gölcük Depremi’nde Amerikan hastane gemilerinin boğazlardan geçişine izin verildi. Çin’in Ukrayna’dan aldığı bir uçak gemisi, motoru olmamasına rağmen boğazlardan geçti. Montrö’ye göre uçak gemilerinin geçişi yasak olsa da, Rusya ve Ukrayna bu yasağı “helikopter gemisi” veya “kruvazör” diyerek deldi. Türkiye, bu durumları görmezden gelerek esneklik gösterdi. Ancak uzmanlar, Montrö’nün yeni tüzüklerle güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. “Montrö’yü başkaları ele almadan biz ele almalıyız. Uluslararası hukukçularımız bu konuda çalışma yapmalı,” diyorlar.


Montrö’nün Stratejik Önemi ve Geleceği

Montrö, 20 yıllık bir sözleşme olarak tasarlanmıştı ve taraflardan biri feshetmek isterse feshedilebilirdi. Ancak 72’nci yılına giren Montrö, 100’üncü yılına emin adımlarla ilerliyor. Bunun nedeni, dünya dengelerinin bu sözleşmeyi desteklemesi. ABD, Montrö’yü değiştirip Karadeniz’e erişimini artırmak isterse Rusya karşı çıkar; Rusya feshetmek isterse Avrupa ve Atlantik dünyası engel olur. Karadeniz’in jeopolitik önemi artarken, Türk Boğazları enerji yollarında kilit bir rol oynuyor. Montrö’nün güncellenmesi, Türkiye’nin egemenlik haklarını güçlendirecek yeni düzenlemelerle mümkün olabilir.


Sonuç: Boğazlardaki Kırmızı Hatlar

Türk Boğazları, Karadeniz’in kapısı olarak stratejik önemini koruyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’ye önemli haklar tanırken, artan deniz trafiği ve güvenlik riskleri yeni düzenlemeleri zorunlu kılıyor. Küresel güçlerin enerji politikaları, boğazları yeniden tartışmaya açsa da, Montrö’nün esnek ve dengeli bir şekilde uygulanması, Türkiye’nin elini güçlendiriyor. Çanakkale ve İstanbul Boğazları’ndan geçen kırmızı hatlar, bölgenin geleceğini şekillendirmeye devam edecek.


Anahtar Kelimeler

TürkBoğazları, MontröSözleşmesi, GüneyOsetyaKrizi, LozanAnlaşması, BoğazlarKomisyonu, KılavuzKaptan, DenizTrafiği, PetrolTaşımacılığı, İstanbulBoğazı, KaradenizGüvenliği

Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi: Orta Doğu’nun Kırmızı Hatları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Bizi Takip Edin